DEĞERLİ MESLEKTAŞIMIZ CUMHURİYET SAVCISI ERCAN KAYHAN’IN VAHŞİCE ÖLDÜRÜLMESİNE İLİŞKİN BASIN AÇIKLAMAMIZ VE KAMUOYUNA ÇAĞRIMIZDIR
Tarih: 04.09.2025
Yargı camiamızın bir ferdi, değerli meslektaşımız Cumhuriyet Savcısı Ercan Kayhan’ın hunharca bir cinayete kurban gittiğini derin bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Sebebi ne olursa olsun, bir insanın ve özellikle adaletin temsilcisi olan bir Cumhuriyet Savcısının hayatına bu denli fütursuzca son verilmesi, toplum olarak geldiğimiz tehlikeli noktayı gözler önüne sermektedir. Şiddetin her türlüsünü ve bu vahşi cinayeti en sert şekilde lanetliyor, merhum meslektaşımıza Allah’tan rahmet, kederli ailesine, sevenlerine ve tüm yargı camiamıza başsağlığı ve sabır diliyoruz.
Bu elim olay, her ne kadar doğrudan mesleki bir faaliyet sırasında gerçekleşmemiş olsa da, toplumdaki genel şiddet eğiliminin ve hukuka olan saygının ne denli aşındığının acı bir tezahürüdür. Bir savcının kimliği, onu hayatın her alanında adaletin bir sembolü haline getirir. Bu sembolün şiddetle yok edilmesi, toplumsal barışa ve adalete olan güvene indirilmiş ağır bir darbedir. Bu vesileyle, uzun süredir dile getirdiğimiz ve artık kronikleşmiş olan mesleki sorunlarımızı bir kez daha kamuoyunun dikkatine sunma zorunluluğu doğmuştur:
- Mesleki Saygınlık ve Ekonomik Koşullar: Hâkim ve savcıların, mesleğin onur ve vakarına yaraşır bir yaşam sürmesi, verdikleri kararların tarafsızlığının ve toplum nezdindeki saygınlığının temelidir. Ancak yetersiz ücret politikaları, ekonomik baskılar ve hatta promosyon görüşmeleri gibi mali haklarda bile söz sahibi olamama durumu, bu saygınlığı her geçen gün aşındırmaktadır. Mesleğin ekonomik olarak yıpratılması, onu dış etkenlere ve risklere karşı daha savunmasız hale getirmektedir.
- Genel Güvenlik ve Caydırıcılık: Bu olay, mesleki bir faaliyetten kaynaklanmasa da, bir yargı mensubunun dahi şiddete ne kadar açık olduğunu göstermiştir. Toplumda adaleti tesis etmekle görevli olanların can güvenliğinin sağlanamaması düşündürücüdür. Bu durum, genel olarak ceza ve infaz rejiminin caydırıcılıktan uzak olmasından beslenmektedir. Suç işleyenlerin hak ettikleri cezayı almayacaklarına dair inanç, şiddeti ve kanunsuzluğu sıradanlaştırmaktadır.
- Toplumsal Huzur ve Suçla Mücadele: Bir toplumda şiddet, münferit olaylarla değil, genel bir iklimle yayılır. Suçların önlenmesi, toplumun huzur ve barışı adına somut adımlar atılması özellikle sosyal, görsel ve işitsel medyada şiddeti normalleştiren, suçu ve suçluyu bir çözüm yolu gibi gösteren, gayrimeşru ilişkileri ve yaşam tarzlarını özendiren yayınlar, bu tehlikeli iklimi beslemektedir. Bu tür yayınlardan derhal ve kesin olarak kaçınılması toplumsal bir sorumluluktur.
- Koruma Tedbirlerinin Önemi: Meslektaşımızın maruz kaldığı bu saldırı, görev başında olmasa bile yargı mensuplarının her zaman hedef olabileceği gerçeğini değiştirmez. Verdikleri kararlar nedeniyle tehdit altında olan meslektaşlarımıza yönelik koruma kararlarının keyfi şekilde kaldırılması veya taleplerin önemsenmemesi gibi uygulamalar, camiamızı savunmasız bırakmaktadır.
Sonuç olarak, bir meslektaşımızı kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşarken, bu acı olayın altında yatan toplumsal ve mesleki sorunlarla yüzleşmekten kaçınamayız. Yetkilileri, bireysel silahlanmadan medyanın sorumsuz yayınlarına, cezasızlık algısından mesleğimizin yıpratılan saygınlığına kadar uzanan bu geniş yelpazedeki sorunlara karşı acil ve kalıcı çözümler üretmeye davet ediyoruz.
Kaybettiğimiz meslektaşımıza olan borcumuzu, ancak adaletin ve adaleti dağıtanların her koşulda güvende olduğu, şiddetin hiçbir türünün kabul görmediği bir Türkiye’yi inşa ederek ödeyebiliriz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Hâkimler ve Savcılar Derneği